Otomatik Portakal / Kitap Yorumu

Bu gün sizlerle #kitapyorumu yapacağımız kitap “Otomatik Portakal” kitabın yazarı Anthony Burgess. Yazara kanser tanısı koyulmuştur. 1 yıl ömrü olduğunu söyleyen doktorlar, Anthony ise eşine bu kısa hayatı içinde para kazanmak için kitap yazmaya itmektedir. Aralarında en popüler olanı Otomatik Portakal’dır. Kanser tanısı ise yanlış olduğu daha sonra ortaya çıkıyor. İyi mi kötü mü diye soracak olursak. Dünya klasikleri böyle bir kitap ve yazar kazandığı için elbette ki oldukça iyi bir olay olmuş.

Puanım: 5/4.5

Kısaca hikayeden bahsetmek gerekirse;

Henüz 15 yaşında bir çocuk olan Alex, şiddet eğilimi tavan yapmış biridir. Arkadaşlarıyla kurduğu çete ile hırsızlık yapan, çaresiz insanlara vuran, yaralayan ve kadınlara tecavüz eden azılı suçlular haline gelmiştir. İki farklı hayat içerisinde kaybolmuş olan Alex, gündüzleri ilgisiz aile yapısı ile uğraşırken geceleri şiddet uygulamaktan zevk alan bir adam oluyor.

Bu kitap insanların içindeki şiddet eğilimine ve uyguladığı şiddetten ne kadar düzeyde zevk alacağını gösteren eşsiz bir değerdir.  Ahlak, insanların ürettiği fakat onların kullanmadığı bir kavramdır. Kurallar üreten insanlar, kuralları çiğnemeyi de bilirler. 

Otomatik Portakal, Alex ve çetesi olarak adlandırabileceğimiz 4 karakteri konu alan bir hikayedir. Hikayenin merkezi konumunda olan Alex’e Dim, Georgie ve Pete eşlik etmektedir. Eser, Alex adlı gencin ağzından anlatılmaktadır.

Alex tam anlamıyla rahatsız edici bir karakter 15 yaşında ergenliğinin en karanlık yüzeylerini doruk noktasında yaşamaktadır. İki farklı kişiliği varmış gibi yaşayan Alex sabahları normal bir öğrenci gibi davranırken, geceleri tamamen herkesin uzak duröak isteyeceği bir zorba oluyor. Dört kişilik grupları ile geceleri hırsızlık, kavga ve tecavüz yapıyorlar. Tam anlamıyla rahatsız edici bir durum bu kimi okuyan bu sayfaları okuyamıyor bile kitabın bu yönü her kitleye hitap etmediğini belirtiyor zaten. Sokak ağzı ile yazımış roman bir süre aklınızda tuhaf kelimeleri yer edinecek.

Ben kitaptan önce filmini izlemiştim. Stanley Kubrick yönettiği film tam anlamıyla kitapla paralel gidiyor. Bu oldukça iyi bir izlenim bıraktı ama kitabın sonunu bildiğiniz için o an olan merak duygusu bir nebze azalmış oluyor.

Alıntılar:
“İyilik seçilen bir şeydir. İnsan seçemediğinde insanlıktan çıkar.” “Bir rüya ya da kâbus aslında kafanızın içindeki bir film gibidir o kadar, tek farkı siz de içinde yer alabilirsiniz.” “Bazılarımız mücadele etmeli. Büyük özgürlük geleneklerini savunmak gerek. Ben partizan değilim. Rezalet gördüm mü düzeltmeye çalışırım. Parti isimlerinin hiçbir anlamı yok. Sadece özgürlük geleneği önemli”